Zaman Yönetimi Teknikleri
Uykudan Taviz;Bir Allah dostu, normal insanlar için ‘Uyku kantardır kantar, altı saat yeter biraz da artar.’ demiştir. Ama sen kendini nasıl alıştırırsan, kaç saat uyuduğunda dinlendiğine beynini inandırırsan o kadar uyku sana yetecektir. Eğer günde 5 saat uyuduğunda dinlendiğine inanıyorsan, beş saat sonra yataktan kaldığında zinde olacaksın. Bilinçaltın ‘Ben ancak 9 saat uyursam, o zaman dinlenmiş olurum.’ diyorsa ve sen o gün 8 saat uyumuşsan, akşama kadar zihninde şu düşünceler olacaktır. ‘Ben normalde 9 saat uyurum. Bugün erken kalktım ve uykumu tam olarak alamadım. Ondan dolayı bugün kafam dağınık, devamlı uykum geliyor.’
Birçok idealist insan, günde 3 saat uyuyarak hayatını devam ettirmiştir. Onlar beyin bilgisayarını bu şekilde kurmuşlardır. Zamanlarını böyle değerlendirmişlerdir. Biz ise 6 saat yatıyoruz, sonra da ‘idealistiz’ diyoruz. Haydi 3 saati geçtik, 4 saati de geçtik, 5 saat uyumaya beynimizi kodlamaya çalışalım. İlk zamanlarda alışmak zor olabilir. Bu uykuya alışmak için, bir anda 8 saatten 5 saate indirmek değil de, bir hafta 7 saat uyuyarak, bir hafta 6 saat uyuyarak geçiş yapabiliriz.
Gençler! Düşünsenize size her gün bir deneme çözme zamanı kendiliğinden çıkmış oldu. Günde üç saat demek, 4 yıllık lise hayatınızda 4.380 saat yapar. Bu kadar saati sadece uykunuzdan tasarruf ederek sağladınız. Bu kadar zamanı televizyondan da tasarruf ederseniz, alın size Türkiye’nin en iyi fakültemi. Hedefi olan bir insan zamanını bu şekilde değerlendirir. Hedefi onu fazladan yatakta durdurmaz. Eğer hedefi yoksa ‘Uyku bir yana dünya bir yana, her şeyden taviz veririm ama uykumdan asla. Benim için dünyanın en tatlı yemeğinden uyku daha tatlı.’ mı diyorsunuz? O zaman size iyi uykular. Siz bu uyku düşkünlüğüyle hayatta zor işlerde yoksunuz demektir. Kolay işleri herkes yaptığına göre, diğerlerinden farklı olamayacaksınız demektir. Gerçekten başarıyı isteyen bir kişi, istediği başarıya kavuşmak için her yolu dener. Onun için, günde 5 saat uyumak gayet normaldir. Hatta bu süreyi daha da kısaltabilir.
‘Amerika San Diego Araştırmalar Kurulu Başkanı Dr. Zulley, uyku laboratuarlarında üzerinde araştırma yaptıkları insanların günde beş saatlik uykuyla yetindiklerini ve normal bir hayat sürdürdüklerini kaydederek, yetişkinlerin 7-8 saat uyuması gerektiği yolundaki inancın yanlış olduğunu bildirmektedir. Günde sekiz saat uyuyanla, beş saat uyuyanların aynı zindeliği ve dinamikliği gösterdikleri tecrübelerle sabittir.’ Peygamberimizin (sav) uyku ile hadis-i şeriflerinden birkaçı: ‘Allah’ım, sabahın erken vakitlerini ümmetime bereketli kıl. Erken kalkmak berekete, başarıya sebep olur. Az uyu, az ye, az konuş; sıhhat bulursun.’
Şöyle bir düşünün son bir ayda o kadar uyudunuz, pazarları on buçukta kalktınız, elinize ne geçti? İyi ki uyumuşum, şu anda çok kârlıyım diyebilecek dünyada bir insan olması mümkün değildir. Bunun karşılığında uyumasaydınız da bu zamanı en verimli şekilde değerlendirseydiniz, şu anda yüreğiniz bir önceki düşünceye göre çok farklı olurdu değil mi? İşte bütün hayatımız Böyle olacaktır. Geçen geçti, gelecek de bize ait değil. Öyleyse şu andan itibaren fazla uykuya, israf ettiğimiz zamana son verelim. Güneş doğarken doğa canlanır ve her şey uyanır. Kuzular, kuşlar, kelebekler, börtü böcek… Sadece insan uyanmaz. Sabah ile öğle arasındaki zamanın yarısından fazlasını uykuda geçirir. Sonrada işlerimi yetiştiremiyorum diye yakınır. Şu da enteresan değil mi? Aslında güneş doğarken saat sıfır olacak, güneş doğduktan üç saat sonra saat üçü gösterecek ki insanlar ‘Ya hu uykuda üç saatim geçmiş.’ desin, bir gün sonra erken kalkmaya çalışsın. Gece saat 24 gösterirken nasıl oluyor da yeni bir gün başlıyor. Yeni bir gün güneşin doğusuyla başlamıyor mu?
Her insanın nefes sayısı bellidir. Her insan imtihandadır ve bu imtihan bütün hayatımız boyunca devam etmektedir. Son nefesi verdiğimiz anda ömür de imtihan da bitecektir. Eğer biz günde 8-9 saat uyursak yarın Rabbimiz bize ‘Ömrünü nerede tükettin?’ dediğinde ‘Uykuda’ mı diyeceğiz. Biz insanlığa vatanımıza, dinimize uyuyarak mı hizmet edeceğiz? Bunları düşünerek uykuya, günde en fazla 6 saatimizi hatta biraz daha indirerek 5 saatimizi ayıralım.
‘Ya Rabbi, az uyku ile bizleri dinlendir.’
‘Cenab-ı Hak uykuyu bizden alsa da sabahlara kadar ders okusak.’
Fazla uyumamak için şunlara dikkat etmeliyiz:
* Mümkünse yatağımız ile çalışma masamız aynı odada olmayacak.
* Kesinlikle yatarak ders çalışmayacağız.
* Yatay pozisyonuna geçtiğimiz anda, uyku hormonlarının salgılandığını unutmayalım.
* Çalıştığımız odanın ısısı, vücut ısımızın altında olmalıdır.
* Uykumuz geldiğinde yüzümüzü soğuk suyla yıkamalı, birkaç değişik spor hareketi yapmalıyız.
Üniversitede Yeni Türk Edebiyatı diye bir ders vardı. Hoca, her yazarın eserini ve hangi edebi türe ait olduğunu öğrenmemizi istedi.
Örnek: Ahmet Hamdi Tanpınar/ roman/ Huzur; Namık Kemal/ tiyatro/ Vatan Yahut Silistre/ Zavallı Çocuk/ Akif Bey/ Gülnihal/ Kara Bela. Bu şekilde yüzlerce eser ve yazar.
Bunları ezberlerken zaman tasarrufu yapmak için hepsini kendi sesimle kasete doldurdum. Okula gidip gelirken wolkmenle dinleyerek öğrenmeye çalıştım, insan yatağa girer girmez anında uyuyamaz, sağa sola döner, bir şeyler düşünerek uykuya dalar. Finallerin yaklaştığı o günlerde wolkmenin saatini 10-15 dakika ayarlayıp bu bilgileri dinleyerek uyuduğum günleri hatırlıyorum.
Üniversitedeyken yuma ders çalıştığım zamanlarda uykum geldiğinde uyguladığım bir yöntem vardı. Masada otururken uykum gelmişse, ayakta dolaşarak ders çalışırdım. Yine uykum gelirse, sandalyenin üzerinde kitap okurdum. Yine uykum gelirse bir ayağımı kaldırarak kitap okumaya devam ederdim. Orada da uykum gelirse yatardım.
Müsteşarlık imtihanına hazırlanırken, fırsat bulduğu her saniyede, hatta araba kullanırken kırmızı ışıkta bile kitap okuduğunu ve imtihanı kazandığını yazıyor. Biz hayatımızın her anını böyle değerlendirsek acaba hangi isteğimize kavuşanlayız?
Mehmet Akif Ersoy, çok sevdiği arkadaşı ile bir yerde buluşmak üzere randevulaşır. Akif buluşma yerine zamanında gelir fakat arkadaşı altı dakika geç kalır. Akif, arkadaşına niçin geç kaldığını sorup geçerli mazeretinin olmadığını öğrenince, sözünde durmadığı için ‘Altı dakikamı öldürdün’ diyerek arkadaşı ile altı ay dargın kalır.
Edison, bir icat peşinde yirmi saat çalıştığı günlerden birinde uykuya mağlup olur. Yardımcısına kendisini yarım saat sonra uyandırmasını tembih ederek çalıştığı sedire uzanır. Fakat yardımcısı yarım saat sonra öyle derin ve tatlı bir uyku içinde bulur ki Edison’u uyandırmaya kıyamaz. Bir yarım saat daha bekler ve öyle uyandırır. Edison uyanır uyanmaz ilk işi saati sormak olur. Durumu öğrenince çok sevdiği asistanını şiddetle azarlar: ‘Sen ne hakla benim yarım saatimi yersin?’
Edison’a dâhi diyoruz. O günde 16 saat ilimle meşgul olmuş. Geç uyandırıldığından dolayı çok sendiği inhana kızmış. Vefatından sonra odasında üç milyon karalama kağıdı bulunmuş. Hangi insan bu kadar çalışacak da dâhi olamayacak-? Bütün veliler şunu söyler: ‘Benim oğlum/kızım aslında çok zeki; ama ders çalışmıyor. Azıcık ders çalışsa başarılı olacak.’ Zaten deli olmayan bütün insanlar, bu tanımlamaya girer. Nice tembel öğrenciler, çok çalıştıkları zaman okul birincilerini geçmişlerdir. Yürüyen kaplumbağa, duran tavşanı geçer. Kuru kuru çalış oğlum, çalış kızım demekle çocuklar derse çalışmaz. Bu işin uzmanlarının yazdığı eserleri okuyun. Daha sonra çalıştırma tekniklerini uygulayın. Taşıma suyla değirmeni döndüremezsiniz. Biz değerlendirsek de zaman geçecek, değerlendirmesek de zaman geçecek.
Bir ilimizde 50 yaşındaki bir amca tıp fakültesini kazanır. Etrafındakiler ‘Amca bu yaştan sonra senin neyine okumak. Zaten bir ayağın çukurda…’ diye eleştirirler. Amcanın cevabı ilginç: ‘Ben tıp fakültesini okursam altı yıl sonra 56 yaşında olacağım. Okumadığım takdirde altı yıl sonra yine 56 yaşında olacağım. Okurken ölürsem Allah’ım senin huzuruna ilim tahsil ederken geldim.’ derim. Ölmezsem, doktor olarak insanların yaralarına merhem olmaya çalışırım.’
Gençler! Şimdi düşünelim. Amca o yaşma rağmen bu kadar çalışıp tıp fakültesini kazanıyorsa, bizim ne kadar çalışıp nereleri kazanmamız gerekir. Madem bu dünyada yeyip içiyoruz, o zaman hayvanlardan bir farkımız olmalı. Manen ve madden çalışmalıyız.
‘Çalışmak, var olmanın en temel kökünü hem uyandıran hem de tatmin eden uygun bir simya çalışmasıdır.’ Thomas Moore
Biliyorsunuz simya ilmi herhangi bir madeni, altına çevirmeyi amaçlayan bilim dalı olarak geçer. Hayatımızı altına çevirmenin yolu çalışmaktır.
Dinimiz zamana çok büyük değer vermiştir. Kuran-ı Kerim’de zamanla ilgili 974 kelime vardır.21 Bu kelimeler eşit olarak Kuran-ı Kerim’in her tarafına dağıtılmıştır. Her çeşit farz, vacip ve nafile ibadetler, zaman tanzimine yönelik gayeler taşımaktadır. Bu açıdan, din emirlerinin büyük çoğunluğu, insana zamanını en iyi şekilde değerlendirmeyi öğretmektedir, hatta asıl gayesi budur denilebilir.
Peygamberimiz (sav) ne güzel demiş: ‘İki nimet vardır ki insanların çoğu bunların kıymeti hakkında aldanma içindedir: Sıhhat ve zaman.’
Birçok insan ‘Şu anda keyfim yok, moralim bozuk.’ diyerek ders çalışmak istemez. Eğer bu şekilde kendinize ders çalışmamak için bahaneler bulmaya başlarsınız, bunun sonu gelmez. En ufak bir olumsuzlukla, ders çalışmamayı paralel görürsünüz ve derslerden iyice soğursunuz. Keyfiniz olmadığında yemek yemiyor musunuz? Su içmiyor musunuz? O halde niçin keyif ile ders arasında bağlantı kuruyorsunuz. Zaten bir insan çalışmaya başladığında sıkıntılarını unutur. Hatırlayın sizin hayatınızda da olmuştur. Oruç tuttuğunuzda eğer boş iseniz, hele öğleden sonra bilhassa iftara yakın zamanlar geçmek bilmez. Ama yoğun olan bir insan, karnının acıktığını hatırlamadan iftar saatinin geldiğini görünce şaşırmaktan kendini alamaz. Ne güzel demiş Abdülkadir Geylani hazretleri ‘Canınız sıkılınca çalışınız.’
Çalışmak için keyfimizin gelmesini beklersek, bakmışız ki keyfi gelen, gelmeyen herkes çalışmış. Atı alan Üsküdar’ı geçmiş, bize de geriden nal toplama işi kalmış.
‘Büromda her zaman başımda şapkayla otururum. Biri geldiğinde
‘Ben de hemen çıkıp gitmek üzereydim.’ diyebilmek ve lafı uzat’ mamak için. Hep bir yerlere yetişmek için acelem varmış gibi gelir. Bu acele gerçekten benim kafamın yapısındadır. Sabahın erken saatlerinde ortalıkta kimse yokken kırmızı ışıklarda bile durmam. Saniyelerin değeri o kadar büyüktür ki gözümde.’
Heno Paulucci (Amerikalı İş adamı)
Türkiyeli bir iş adamı da şöyle demişti: ‘İş yerim İstanbul’un göbeğinde evim de İstanbul’un dışında olduğu halde, şimdiye kadar işime gidip gelirken trafik.sıkın tısı çekmedim. Çünkü sabah altıda iş yerimdeyim. Yollar bomboş, üstelik kırmızı ışıklar bile yanmıyor. Bütün insanlar sabah aynı saatte trafiğe çıktıkları için trafik kilitleniyor. ‘
Çocukluğumdan beri genelde aynı berberde tıraş olurum. Berber benim nasıl tıraş olmak istediğimi bildiğinden en fazla 10 dakikada tıraş eder. Bugün başka bir berberde tıraş oldum tam 45 dakika sürdü. Yani 35 dakikam boşuna geçti. Zamanı hayatımızın her anında değerlendirmeye çalışmalıyız.