Çocuklarımız girdikleri sınavlarda kimi zaman çok büyük zorluklar yaşayabilmekte. Derslerinde çok başarılı olan öğrenciler bile LGS / TYT / AYT gibi büyük sınavlara girdiklerinde çok başarısız olabiliyor. Biz buna sınav kaygısı ve stresi diyoruz. Öğrencinin sınav başarısında ailenin öğrenci üzerindeki beklenti ve yönlendirmelerinin de çok büyük etkisi olduğu unutulmamalıdır. Bu yazımızda sınav kaygısı ve başarısında ailenin rolü üzerinde duracağız.
Yeni mezun genç diplomasını babasına uzattı ve şöyle dedi: “Seni ve annemi mutlu etmek için hukuk fakültesini bitirdim. Şimdi, altı yaşımdan beri size söylediğim gibi, itfaiyeci olacağım.” İnsan davranışlarının bize görünen yüzeysel yapısının yanı sıra bir de derin yapısı vardır. Davranışların derin yapısını ya da temeldeki arka planını çözmeden insanları ve davranışlarını değerlendirmek bizi yanılgıya düşürür, çok hata yaparız veya çok kalpler kırabiliriz.
Bir insan olarak biz ortaya koyduğumuz bütün davranışlarımızı, bilinçaltımızdaki tetikleyici düşüncelerle sergileriz. Örneğin sınav kaygısı yaşayan öğrencilerin kaygı duygularını tetikleyen düşüncelerin % 70’ten fazlasının – üzülerek söylemeliyiz ki – aileden kaynaklandığına olduğuna tanık oluyoruz.
Hatice, TYT / AYT sınavına girme adayı çok başarılı bir öğrenciydi. Ancak girdiği bir deneme sınavı ile diğeri arasında inanılmaz uçurumlar vardı. Bütün bu dalgalanmalar, kapalı kutu gibi dış dünyaya kapatmasına neden olmuştu.
Sınav kaygısını yenme üzerine yaptığımız çalışmalar sonucunda Hatice’nin ailesi hakkında bazı bilgilere ulaştık. Bu seanslarda nerdeyse bir yıldır gülmeyi unutmuş olan Hatice’yi gülümsetmeyi de başarmış olduk. Bir insanın kalbine sevinç koymanın ne anlama geldiğini profesyoneller olarak çok iyi biliyoruz. Annesi, babasının ölümünden sonra ikinci bir evlilik yapmıştı. Hatice, birlikte yaşamak zorunda kaldığı üvey babayla ciddi anlamda sorunlar yaşıyordu. Sınav koçluğu sürecimizde bir kaç kez davet etmemize rağmen, ne anneyle ne de üvey babayla özel görüşme sağlayamadık.
Görüşmeler sonunda çok ilginç detay yakaladık: Üvey babanın yanında olduğu zamanlarda Hatice’nin deneme sınavlarından aldığı puanlar çok çok düşük seviyelerdeyken üvey babanın yanında olmadığı dönemlerde deneme sınavlarından aldığı puanlar gayet yüksek sayılabilecek puanlardı. Hatice’nin sınav psikolojisi üzerinde dalgalanma yaratan farkı yakalamıştık. Hatice’nin kişilik yapısını da iyi tahlil ettik. Onu sınavlarda başarılı olması için farklı stratejiler uygulaması yönünde ikna ettik. Sınava yönelik yaptığımız çalışmalarda “Sanki” tekniği ona çok uygun gelmişti. “Sanki” tekniği ile sınavlara, babası “Sanki Ankara dışında” imiş gibi girmesi yolunda ikna ettik. Son derece olumlu sonuçlar aldık. Birikimlerini olumlu ruh haliyle sınav başarısına da yansıtmış ve güzel bir sonuç almıştı. O şimdi bir Mühendislik Fakültesi öğrencisi.
Ailelerimiz, bütçesinin sınırlarını zorlayarak çocuğuna eğitim imkanı sunduktan sonra görevinin bittiğini düşünüyorsa, çok büyük yanılgıya düşer. Her anne-baba bir rehberdir ve öyle olmak zorundadır. Anne- babalık bir sanattır. Aslında yıllardır evlenecek olan adayların bir Anne-Baba Okulu eğitiminden geçirilmesi ve bu eğitimden geçmeyenlere evlenme izninin verilmemesi gerektiğini savunuyoruz.
Bir LGS adayı öğrencimizin anne-babası ile yaptığımız görüşmelerden örnek vererek devam edelim. Çoğu aile gibi onlar da çocuklarından şikayette bulunuyorlardı. Çocuklarını tanımakta zorluk çektikleri ve başa çıkamadıkları için yaka silkiyorlardı. Kendilerine:
Anne-babalarımız çok iyi bilmelidirler ki, sınavlara hazırlanan öğrencilerin velilerine de önemli görevler düşmektedir. Bu görev, onu eleştirerek hatalarını düzeltmek veya cezalarla eğitmek değildir. İyi niyet adına birçok ülke insanımızın, yanlış tutum ve yaklaşımlar sonucu öz güvenlerini kaybettiklerini ve hayatlarının sonuna kadar ruhlarındaki darp izleriyle yaşadıklarını biliyoruz. Tüm anne-babalara ve daha önemlisi öğretmenlerimize ithaf olunmak üzere bir kartal hikayesi ile sizi baş başa bırakıyoruz.
Bu hikaye, bir kartal yumurtası bulup onu kır tavuklarının yuvasına koyan genç bir kızıl derilinin hikayesi;
Kartal yumurtadan çıkar civcivlere katılır. Tabii muhteşem renkleri, iri ve güçlü kanatlarıyla diğerlerinden farklıdır, ama diğer tavuklardan biri olduğuna inanarak büyür. Pislikleri eşeler, tohumları gagalar, gıdaklar, birkaç santim zıplayıp yeni bir şey gagalamak için kanatlarını döver. Neden? Çünkü tavuklar böyle yapıyordur.
Bir gün gözlerini gökyüzüne dikerek ve inanılmaz bir yetenekle yelken uçuşu yapan muhteşem bir kuş görür. “Ne güzel bir kus! Nedir bu?” diye sorar. Onun gibi uçmak için iç geçirir. Tavuklardan biri, “O, bir kartal, bütün kuşların reisi. Ama sen sakın onun gibi uçmayı aklına bile getirmeye kalkma, asla onun gibi uçamazsın. Unutma çünkü sen bir tavuksun”
Sonunda kartal, hayatta boyunca bir kır tavuğu gibi düşünür, bir kır tavuğu gibi yaşar ve bir kır tavuğu gibi ölür. (N.Vincent PEALE)
Anne-babaların beceriksiz, uyuşuk, tembel, sorumsuz, dağınık, pısırık, hantal vb. yargı ifadesi taşıyan olumsuz sıfatlarla çocuğu nitelemesi, çocuğun öz güvenini zayıflatır. Böyle bir öğrencide sınav kaygısının ve streslerinin baş göstermesi kaçınılmaz hale gelir. Ortaya çıkan kaygı da, başarısını olumsuz yönde etkileyecektir.
Daha önce çalıştığımız bir okulda kulüp çalışmaları çerçevesinde öğrencilerle birlikte bir okul bülteni çıkarıyorduk. Bu bülteni öğrencilere ücretsiz dağıtıyorduk. Ancak okul dışına öğrencilerin sosyalleşmesini geliştirmek için düşük bir ücretle satmaya karar vermiştik. Öğrenciler çok heyecanlıydı. Hele ki, belirli bir miktarın üzerindeki ücretin kendilerine kalacağını duyunca, her biri beşer onar tane alıp satmak istedi. Güzel tanıtım ve satışlar yaptılar. Yaptıkları işten büyük bir keyif alıyorlardı. Yalnız bir öğrenci üzülerek bu işi yapamayacağını belirtti. Ve ertesi günü abisi gelerek bültenleri iade etmek istedi. Neden diye sorduğumda, annelerinin kapı kapı dolaşarak satış yapılmasına karşı olduğunu söyledi. Biz çalışmanın amacını kendisine aktardıktan sonra şu örneği aktardık:
3-4 ay sonra emekli olacak bir öğretmen arkadaşımızın anısını size aktarmak istiyoruz. Bu arkadaşımız yaklaşık 25 yıl önce, ortaokul yıllarında iken, gazetelerin verdiği Hacivat-Karagöz kartonlarını değerlendirip, mahalle çocuklarına bir gölge oyunu düzenlemiş. Her birinden 5-10 kuruş para toplayıp, cebini doldurarak akşam gururla babasının karşısına çıkmış. Bir büyük takdir beklerken, babasının şu hitabıyla karşılaşmış:
“Derhal o topladığın paraların tamamını, kimden aldıysan git geri ver çabuk!” Demiş. Bu olayı anlattıktan sonra öğrencimin abisine dönerek dedim ki:
Biliyor musunuz, bu öğretmen arkadaşımız 3-4 ay sonra emekli olacak ve o günden bu yana bir tek ticari girişimde bulunmayı aklından bile geçirmemiş.
Öğrencimin annesi bizi anladı mı bilmiyorum ama en azından abimiz bizi anlamış olduğu için sevinçliydik.
“Komşunun oğlu Anadolu Lisesi’ni kazandı, seni merak ediyorum…”. “Kuzenin Tip Fakültesini kazandı, aman bizi mahcup etme..” türünden yaklaşımlar, öğrenciyi “kıpırdayamaz” duruma getirecek kaygılara sürükleyebilir. Çalışmalarını da verimsiz hale getirebilir. Tıpkı Mehmet gibi:
Mehmet’in, babası hakim annesi mühendis ve kültür kariyer düzeyi yüksek olan bir çevreden gelen bir öğrencimdi. LGS adayı idi. Sınavlarda performans koçluğu çalışmalarına muhtaç bir öğrenci olduğunu ilk anda fark etmiştik. Uygulanan kaygı ölçeğine göre % 80’lerin üzerinde bir kaygı oranına sahipti. Görüşmelere aldık. Çevresel faktörlerden kaynaklı bir kaygıya sahip olduğunu tespit etmiştik. Yani kaygının kaynağı aile idi.
Mehmet’in davranışlarının derin yapısında neredeyse onu kaybetme noktasına getiren ailenin tutum, yaklaşım ve hayata bakışının değiştirilmesi gerekiyordu. Hem aileye hem de Mehmet’e uyguladığımız sınav kaygısını yenme terapileri, sonuç vermişti. Bir ay sonra aynı ölçeği Mehmet’e tekrar uyguladığımızda, kaygı oranının %20’lere düştüğüne tanık olduk. Mehmet, doğru ruh haliyle sınava girmişti. Şimdi o bir Anadolu Lisesi öğrencisi.
Aile olarak, kendi beklentilerinizle çocuklarınızın ilgileri arasında gerçekçi bir denge kurmaya çalışın. Elbette çocuğunuz kazanabilse bir Fen Lisesi’nde okuyabilir veya popüler bir fakülte bitirerek kariyer sahibi olabilir.
Sınavı kazanmak veya üniversite okumak, hayatın seçeneklerinden sadece bir tanesidir. Oysa hayat, bize her sabah yeni seçenekler sunmaktadır. Çocuğunuzun sınav başarısı adına onun seçeneklerini azaltmayın. Aksi bir durum, ömür boyu onunla aranızda devam edecek iletişimi ve yakınlığı tehlikeye atabilir.
Hayatın amacını yeniden sorgulayıp gözden geçirmenizde fayda vardır. İnsanın kendini gerçekleştirmesi, kendi ayakları üzerinde kendisine yeten bir insan olması, yaşadığı hayattan zevk alması ve bu zevki çevresindeki insanlarla da paylaşmaksa asıl gaye; o halde LGS /TYT / AYT ‘ yi kazanmak bu temel gayeye yönelik araçlardan sadece ve sadece bir tanesidir. Hayatın bize sunduğu seçenekler, bir sınav sonucu ile sınırlı değildir; olamaz, olmamalıdır.
Bu nedenle hayatı, tek bir seçeneğe bağlamak, sınavı kazanmayı bir “ölüm-kalım savaş” ya da bir “Kurtuluş Mücadelesi” ne dönüştürmek; hem ailelerin ve hem de öğrencilerin kaygılarını yükseltmekten başka bir işe yaramayacaktır. Bu durum, sonucu hayal kırıklıklarıyla biten duygusal travmaların yaşanmasına neden olabilir.
Geçen yıl özel görüşmeye aldığımız Ali adında bir TYT/ AYT adayı öğrenci vardı. Ali, dört yıl önce LGS sonrasında yaşadığı hayal kırıklığını hala atlatamamıştı. Babasının şu an emekliliği yakın ve Ali’nin de Eczacılık okumasını istiyor. Neden mi Eczacılık? Baba emekli olunca Emre’nin açacağı eczanede çalışmanın hesaplarını yapıyor.
Oysa Ali, Bilgisayar Mühendisliği veya Elektrik-Elektronik Mühendisliği okuma arzusunda olan dokunsal, barışçıl soğukkanlı bir öğrenciydi Ve en son bıraktığımızda yoğun sınav kaygısı ile mücadele etmeye devam ediyordu…
Eğitimde veli beklentilerinin öğrenci ilgileriyle çatıştığı durumlar, sadece öğrencide sınav kaygısının oluşmasını hızlandırmaya yarayacaktır. Bu nedenle, çocuğunuzla ilgili beklentilerinizi tekrar gözden geçirmenizde yarar var. “Ben olamadım bari o olsun” gibi hiçbir bilimsel veriye dayanmayan düşünceleri bir kenara bırakın. Çocuğunuzun hayata kendinden emin ve hangi hedefe yürüyeceğini bilen bir birey olarak yürümesine imkan sağlayın.
Ayrıca yoğun kaygı yaşayan öğrencilere baktığımızda anne babalarının da kendileri gibi benzer kaygı duygusu yaşadıklarını görüyoruz. Kaygının bazı hastalıklar gibi bulaşıcı özelliği vardır. Bu yüzden çocuklarının kaygıları için bana gelen velilere öncelikle kendilerinin terapiye ihtiyaçlarının olduğunu sıkça vurgulamışımdır. Kendinizi rahatlatmak ya da kaygıya çözüm yolları üretmek adına gerekirse bir uzmandan bu konuda destek almanızda fayda vardır.
Sevgili velilerimizin çok iyi bilmeleri gerekir ki, hayat yaşayarak öğrenilir. Öğüt ve nasihatlerin, kendini gerçekleştirme arzusunda olan gence, vaazdan öteye geçmeyeceğini bilmeliler. Ayrıca velinin görevinin çocuğuna imkanları ölçüsünde eğitim imkanı sağlamakla bitmediğini bilmesi gerekiyor. Bununla birlikte ona sorumluluklarını yüklemek, onu motive etmek, onunla sağlıklı bir iletişim kurmak, ona hayatı sevdirmek ve yaşama sevincini aşılamak olduğunu velilerimizin bilmeleri gerekiyor.
Eğer iyi bir konuşmacı olmak istiyorsanız üslubunuzu geliştirme ve üslup çeşitleri konusuna kafa yormalısınız. Her…
Etkili konuşma yapabilmenin temel kurallarından birisi konuşmanızı eğlenceli hale getirmektir. Eğer dinleyicilerinizin verdiğiniz mesajı en…
Etkili bir konuşma yapabilmek için dinleyicileri ikna etme ve konuşmayı sonlandırma konularına fazlasıyla önem vermelisiniz.…
Yöneticiler hem kendilerinin hem de kurumlarının başarısı için zaman yönetimi konusunda ustalaşmalıdır. Yöneticiler için zaman…
Bir konuşmanın etkili olabilmesi, konuşmaya nasıl başlandığına bağlıdır. Güzel başlamayan bir konuşma genelde güzel devam…
Etkili bir konuşma yapmak için mutlaka bir hazırlık planı yapmalısınız. Konuşmacıları birbirinden ayıran en temel…