Çocuğun sosyal gelişiminden tutun okul, ders ve sınav başarısına kadar hayatının her alanında ebeveynlerin onlarla kurdukları iletişimin etkili olduğu hemen herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Hal böyle iken anne – baba olarak en kıymetlimiz olan çocuklarımız ile iletişimimizi nasıl daha iyi hale getirebiliriz? “Aile – Çocuk iletişimi nasıl olmalıdır?” yazımızı çocuğunuzla daha iyi iletişim kurabilmeniz açısından siz ebeveynlere bir rehber olması amacıyla oluşturduk. keyifli okumalar.
Birçok velimiz, kendi çocuklarını kendilerinden daha iyi tanıdığımızı dile getiriyordu. Bu duruma ekip arkadaşlarımızla birlikte hayret etmekten kendimizi alamıyorduk. Ne kadar garip değil mi, kendi çocuklarını yeterince tanıyamayan bir toplum olmak.
İletişim uzmanları, dünya üzerinde en fazla kazanın insan ilişkilerindeki iletişim kazalarında yaşandığını dile getiriyorlar. Günlük bilanço mu? Ortalama 6 iletişim kazası. Bu bir rekordur ve bu rekorun sahipleri de biziz. Her birimizin bu kazalarda neden başı çektiğimizi sanırım fark etmişsinizdir.
Birbirimizi tanıdığımızı, anladığımızı ve aynı dili konuştuğumuzu muhtemelen sadece zannediyoruz. Bir danışanımız maaşının %20’sini iletişime (Ev-cep tlf, internet vs.) ayırdığını ama iki yıldır da bir aile sohbetine katılamadığından yakınıyordu. Evet, insanlık olarak Aya kadar gittik ama karşı komşumuzun evine bir bayram ziyaretinde gitmek istediğimizde taşındığını öğrenmek gibi traji komik olaylarla karşılaşabiliyoruz. Malum çağımız “iletişim çağı” ya…
Değil komşularımızla iletişime geçmeyi daha kendi çocuklarımızla sağlıklı bir iletişime geçmeyi öğrenemedik. Ve onların duygusal ihtiyaçlarının farkına varamadık. Onların karakter ve kişilik yapısının, temsil sistemlerinin, referanslarının, ilgilerinin, ideallerinin neler olduğunu öğrenemedik. Hayatından “Keșke” leri ve “Başarısızlık” kavramını silmiş profesyonel koçlar olarak söylemeliyiz ki, hiçbir şey için geç kalmış değiliz. Kendi çocuklarımıza bir telefondan daha yakın değil miyiz? Şimdi onlara ellerimizi uzatarak, hem onlara hem de hayata yeniden bir “merhaba” diyebilmek için halen daha şansımız var.
Çocuğunuzla daha iyi iletişim kurabilmek için ilk olarak onlara size davranılmasını istediğiniz gibi değil de “onların istediği gibi davranmanız” gerektiği konusuna dikkatinizi çekmek istiyoruz. Evet, onların istediği gibi davranmaktan söz ediyoruz. Her insan özeldir ve farklıdır. Biliyorsunuz. Her insanın duygusal ihtiyaçları da farklıdır. Kimi insan bir başarısı için övgü beklerken, bir diğeri takdir edilmek ister. Aynı olay için bir insan değer duygusunu önemserken bir başkası güven duygusu arar. İsterseniz bir strateji değişikliği yaparak, çocuğunuzu önce yakından tanıyalım, sonra birlikte onun duygusal ihtiyaçların tespit edelim.
Örneğin çocuğunuz popüler optimist (iyimser) bir kişilik tipine sahipse, duygusal ihtiyaçlarının övgü, ilgi, şefkat, onay ve kabul görmek olduğunu bilin ve bu duygusal ihtiyaçlarına seslenecek ifadeleri, onunla iletişiminizi geliştirmek için sıkça kullanın. Buna özellikle örnek vermek istemiyoruz çünkü çocuklar duyabilirler. Unutmayınız ki, anne-baba olmak bir sanattır.
Eğer çocuğunuz güçlü kolerik (lider) karakter yapısına sahipse, duygusal ihtiyaçlarının hakimiyet duygusu, başarıları için takdir görme, yeteneklerine güven olduğunu bilin ve bu duygusal ihtiyaçlarına uygun ifadeleri sıkça kullanın.
Eğer çocuğunuz mükemmeliyetçi bir karakter yapısına sahipse, duygusal ihtiyaçlarının takdir edilme, başarıları için övgü, sessizlik, yeteneklerine duyarlık gösterme olduğunu bilin ve bu duygusal ihtiyaçlarına göre ifadeler kullanın.
Eğer çocuğunuz barışçıl soğukkanlı bir karakter yapısına sahipse, onun da duygusal ihtiyaçlarının saygı duygusu, değer verildiğini hissetme, anlayış ve duygusal yardım olduğunu bilin ve bu duygusal ihtiyaçlarına göre yaklaşın.
Gizemli yolculuğumuz devam ediyor… İnanıyoruz ki, bu yazıyı okuduktan sonra iletişiminizde büyük mesafeler kat ettiğinizi görecek ve bir insan tanıma uzmanı olarak etrafınıza pozitif enerji yayacaksınız.
Her insanın iç haritası ve zihinsel programları farklıdır, Ve bu haritaya göre odaklanma yöntemleri de farklıdır. Yani algılama filtrelerimiz farklıdır. Mevlana, arkadaşlarıyla birlikte yolda bir köpek ölüsü gördüklerinde, herkesin burnunu kapatıp tiksindiği bir durumda, o, köpeğin dişlerine odaklanarak:
“Ama çok güzel dişleri var değil mi?” Demiş.
Bir insanı takdir ederken: “Ooo maşallah tosun gibisiniz..” Dediğinizde koltukları kabararak, memnuniyetini ifade eder. Niye? Ona tosun dediniz diye. Oysa bir başkasına göre tosun ineğin erkeğidir ve hayvandır.
Peki, siz ya da çocuğunuz nelere odaklı, biliyor musunuz? Benzerliklere mi, farklılıklara mı?
“Başarının sırrı, diğer insanın görüş noktasını anlamak ve olayları kendi açınızdan görebildiğiniz kadar iyi onun açısından da görme yeteneğinizde yatmaktadır.” Henry Ford
Benzerlikçi yapıdaki öğrenciler, benzer noktalara odaklanırlar; gelenekçidirler, değişime ve değişikliklere ayak uydurmada zorlanırlar. Ezber yöntemine başvururlar veya örmek soru çözümlerinden yola çıkarak öğrenmeye çaba gösterirler. Sıradan diyebileceğimiz “Yurdum insan” kategorisindeki öğrencilerdir. Dünya nüfusunun ve de ülke insanımız % 60 ‘tan fazlasının bu gruba girdiğini söyleyebiliriz.
Farklılıkçı yapıdaki öğrenciler de genel olarak aykırı, aksi veya sıra dışı diye bir görüntü sergilerler, Hatta sıra altı bir tablo çizdiklerine bile tanık olabiliriz. Bununla birlikte diğer insanların göremedikleri birçok ayrıntıyı ve farklılığı çabuk fark eden sol beyinleri baskın kimselerdir. Macera ve riski severler.
Halen daha annemizin margarinini mi kullandığımızı soran ve çok eleştiri alan reklamlar vardı bir zamanlar. Ve insanımıza çok itici gelmiş günlüğünü teşkil eden benzerlikçilere hitap etmiyordu. Neden itici geldiğini hatırlarsınız… Neden? Çünkü bu reklam nüfusumuzun çoğunluğunu teşkil eden benzerlikçilere hitap etmiyordu. Nedense daha sonra yoğun bir biçimde en az annemizin yemekleri kadar kıymetli olduğunu vurgulayan reklamlar önümüzde konulmaya başladı. Şimdi bunları daha iyi anlayabiliyorum diyorsanız, bir şeyi daha diyebilirsiniz: “Evet çocuğumu da daha iyi anlayabiliyorum…”
Siz de çocuğunuzun bu yönünü fark edip çocuğunuzla etkili iletişim kurabilmek için ona göre yaklaşabilirsiniz. Nelerin çok çabuk değiştiğini çok rahat görebileceksiniz?
“Sen daha önce de birçok başarıya imza atmıştın.. Heyecanını ve kaygılarını kontrol altına alabilmiştin… Yine yaparsın!” Benzerlikçi yapı
“Sen birçok kimsenin sağlayamayacağı başarıya imza atabilirsin. Herkesten farklı teknikler uygulayıp kaygını kontrol edebilirsin !” Farklılıkçı yapı
İnsanda acı ve haz gibi iki duygu vardır. Doğal olarak acıdan uzaklaşırız, hazza da yaklaşırız. Acıya ya da hazza odaklı olduğumuzu fark etmemiz, bize hareket esnekliği sağlar. Örneğin; ders çalışmak, test çözmek, sınava hazırlanmak gibi etkinlikler, acıya odaklı öğrenciye bir işkence gibi gelirken, hazza odaklı öğrenciye bir ödül, bir fırsat gibi görünür.
Peki, sizin çocuğunuz hangi duyguya odaklı? Ya da siz nelere odaklısınız? Eğer çocuğunuz hazza odaklı bir öğrenci ise, onun önüne onun seveceği abartısız ödüller koyabilirsiniz. Onların kazanımları üzerinde durun, her türlü ceza ve benzeri uygulamadan ve sözden de kaçının. Böyle bir öğrencide ceza uygulamalarının ters tepeceğini; motivasyonunu bozacağını, çalışma temposunu düşüreceğini, kaygıya yol açabileceğini bilmelisiniz.
Eğer çocuğunuz acıya odaklı ise, onu cep telefonu, bilgisayar ve benzeri ödüllerle motive edemezsiniz. Son derece iyi niyetle onun önüne koyacağınız ödüller, onun motivasyonunu bozacak, onu rehavete sürükleyecek sonuçta karşınızda disiplinli, programlı bir öğrenci göremeyeceksiniz. Ödül uygulaması ona, fayda yerine zarar getirecektir. Oysa böyle bir öğrenciyi sevdiği şeylerden biraz mahrum bırakmakla veya kaygı düzeyini biraz yükseltmekle olumlu sonuçlar almanız mümkündür.
Anlaşılan o ki, havuç da sopa da; ödül de ceza da öğrenci merkezli olmalıdır. Bir anlamda adamına göre olmalıdır. Biraz düşündüğünüzde belki de bugüne kadar bu uygulamaları hep tersinden uygulamış olduğunuzu fark edebilirsiniz.
İç referans ve dış referans olmak üzere davranışlarımızı şekillendiren iki tür referans sisteminden bahsedebiliriz. Bu sistemler, insanların kendi değerlerini, kabullerini, kendi görüşlerini içeren iç sistemlerdir. İç referanslı insanlar kendi düşüncelerini ön plana çıkarırken, dış referanslı insanlar için başkalarının ne düşündüğü büyük önem arz eder. Dolayısıyla biri bağımsız, özgür, lider vasıflı ve atılgan bir kişilik sergilerken; diğeri içe dönük, kafasına vur ekmeğini al hesabı dışa bağımlı bir tablo sergileyebilir.
Örneğin hemen çocuğunuzun referanslarını öğrenmek için en son okuduğu kitabı, bir tavsiye ile mi yoksa kendi arzusu doğrultusunda mı aldı diye sorup referanslarını öğrenebilirsiniz. İç referansları güçlü ise, okuduğu kitap ya kendi seçimidir ya da birinin tavsiyesi üzerine kendi kabullerinden geçtikten sonra aldığı bir kitaptır. Dış referanslı ise, sonuç bellidir. Ya öğretmeni tavsiye etmiştir ya da bir arkadaşında görmüştür.
Dış referanslı öğrencileri motive etmekte fazla zorlanmayabilirsiniz ama iç referanslı öğrencilere onların görüş ve kabullerinden yola çıkarak, “Senin de tahmin ettiğin gibi…”, “Sence ne yapmalıyız?” gibi iç kaynaklı cümleler kullanmadıkça ulaşmanız çok zor olabilir. Çünkü onlar, Şener Şen’in dediği gibi “Ula ağanı… üstüne…olur mu” felsefesini ilke edinmişlerdir.
Tahmin edebileceğiniz gibi bu iki referanstan sınav kaygısına eğilimi yüksek olan referans, dış referanslı öğrencilerdir. Dış referansı öğrencilerin kaygı kaynakları da dış etkenlerden (Aile-akraba-dershane-öğretmen-arkadaş gibi) geldiği için, kaynakları kurutma işlemine de başta aile olmak üzere yine dış faktörlerden başlamak gerekecektir.
Ayrıca öz güvene ihtiyaç gösterecek dış referanslı öğrencilerin, iç dinamiklerini de harekete geçirmek gerekir. Nasıl mı? Onlara bolca “Sence..”, “Sana göre…”, “Sen olsaydın…” sorularını yöneltin… İçerideki uyuyan dev biraz harekete geçsin..
Eğer iyi bir konuşmacı olmak istiyorsanız üslubunuzu geliştirme ve üslup çeşitleri konusuna kafa yormalısınız. Her…
Etkili konuşma yapabilmenin temel kurallarından birisi konuşmanızı eğlenceli hale getirmektir. Eğer dinleyicilerinizin verdiğiniz mesajı en…
Etkili bir konuşma yapabilmek için dinleyicileri ikna etme ve konuşmayı sonlandırma konularına fazlasıyla önem vermelisiniz.…
Yöneticiler hem kendilerinin hem de kurumlarının başarısı için zaman yönetimi konusunda ustalaşmalıdır. Yöneticiler için zaman…
Bir konuşmanın etkili olabilmesi, konuşmaya nasıl başlandığına bağlıdır. Güzel başlamayan bir konuşma genelde güzel devam…
Etkili bir konuşma yapmak için mutlaka bir hazırlık planı yapmalısınız. Konuşmacıları birbirinden ayıran en temel…