Motivasyon, hemen hepimizin harekete geçmek ve bir şeyleri başarmak adına ihtiyaç duyduğumuz itici güç olarak tanımlanabilir. Ancak temelde motive olmak ve motivasyon kavramları farklı dinamikleri olan ve detaylı incelenmesi gereken kavramlardır. İlk olarak motivasyon kelimesinin kökenine bakalım.
Motivasyon, yönlendirici bir güçtür. İnsanın içinde oluşan ve onu harekete teşvik eden bir dürtü ya da itici güçtür. Güdülenmenin İngilizce karşılığı olan “motivation” kelimesi, Latince’de hareket etme anlamına gelen “movere”, “motum” kökünden türetilmiş olup psikolojide, içten gelen itici kuvvetlerle belirli bir hedefe doğru yönelme ve maksatlı davranışlar gösterme sürecini ifade etmek için kullanılır
Motivasyon terimi, ilk olarak 1880 li yıllarda İngiltere ve ABD’deki psikologların yazılarında belirmeye başlamıştır. Ancak bilimsel psikolojinin kurucusu W. Wundt’un geleneksel ekolüne bağlı psikologlar tarafından kullanılmadığı görülmektedir. Örneğin, Sully (1884) motivasyonu “hareketli güç, uyarı ya da dürtü” olarak tanımlamıştır. Dewey (1886), yazdığı “Psikoloji” kitabında “isteğin seçildiği zaman dürtü haline geldiğini” yazmıştır.
Woodworth dürtü, güdü kavramını, içgüdü yerine ortaya attığında motivasyonu henüz incelenmeye başlamamıştı. Güdü kavramı, yiyecek eksikliği, labirent deneyleri ve bunun gibi davranışı etkileyici faktörler kullanılarak yapılmış olan deneylerde öğrenen ve öğrenmeyenler arasındaki farkın kontrol edilebilirliğiyle ilgili gözlemlerden doğdu. O dönemde birçok araştırıcı vücut fonksiyonlarıyla motivasyon arasındaki ilişkiyle daha fazla ilgilenmekteydi. Lashley (1938) ve Morgan (1943) periferal (beyin kabuğu) ile duygulara bağlı açıklamaların geçerli olmadığını, güdünün temelinin merkezi sinir sistemi mekanizmalarına dayandığını ileri sürmüşlerdir.
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’nde motivasyon “bireyin eyleminin yönünü, gücünü ve öncelik sırasını belirleyen iç ya da dış dürtücünün etkisiyle eyleme geçmesi” olarak ifade edilmektedir.
İnsan için ihtiyaç belirdiğinde organizma harekete hazır duruma geçer. Ancak organizmayı belirli bir hedefe doğru yönlendirme zihinsel bir etkinliğin ürünü olarak meydana çıkan itici güçle olur. Motivasyon kimi yerde organizmayı harekete geçiren itici güç olarak tanımlanırken, kimi yerde ihtiyaçları tatmin için organizmayı harekete geçiren itici güç olarak kullanılır. Hedefe varıldığı andan itibaren itici güç olarak kullanılır. Hedefe varıldığı andan itibaren itici güç ortadan kalkar.
İnsan bir fizik çevre içinde yaşar. Bu fizik çevrede birçok olgu ve olayın varlığı söz konusudur. İnsan, bu fizik çevre içinde, gerek çevreden gerekse içsel kaynaklardan gelen birçok uyaranla karşı karşıyadır. Dikkat, ilgi, uyarandan kaynaklanan şiddet düzeyi, duyu organının hassasiyeti ve eşik değeri gibi birçok farklı uyaran faktörünün Sınırlılığı içinde, insan bazılarını algılar bazılarını algılamaz. Algılama gerçekleşirse, beyinde verilerin işlenmesi süreci sonucunda algı oluşur. Bu algı, insanın hafızasında var olan birçok bilgi kümesiyle birlikte değerlendirilmesine göre pozitif ya da negatif duygu yüklü olur. Duygu pozitif olursa, insanı belirlenen hedefe ulaşmak üzere harekete iten bir güç oluşur. Duygu negatif olursa, insanı harekete geçmekten alıkoyan bir engel oluşur.
Liderler ve yöneticiler insanları motive etmek konusunda ustalaşmalıdırlar. Eğer liderlerin insanları nasıl motive ettiğini merak ediyorsanız sayginnlp.com/lider-olarak-insanlari-nasil-motive-edersiniz/ yazımıza mutlaka göz atın.
Yöneticilerin en önemli yeteneklerinden biri de hiç kuşkusuz ki astlarında bu itici gücü oluşturarak onları daha iyi çalışmaya teşvik etmektir. Bir başka deyişle onların motive olması için, yani içlerinde harekete geçecek itici gücü sağlamak için gerekeni yapmaktır. Eğer beyindeki işlemenin sonucu negatif olursa kişi stresin çeşitli formlarını yaşar ki bu da insanın sağlığını tehdit ettiği gibi, kişinin harekete iten gücünü de kaybetmesine yol açar.
Yöneticiler böyle bir durumun oluşmasına izin vermemek ve motivasyonu artırmak için çeşitli yöntemlere başvururlar, Ne var ki, insan davranışlarının tek açıklaması motivasyon değildir. Öğrenme, algı, kişilik gibi davranışa yön veren diğer faktörler de motivasyonla etkileşime girerek davranışları yönlendirir.
Davranışların nedenlerinin ve işleyişinin bilinmesi, insan kaynağının verimli bir biçimde kullanılmasında önemli rol oynar. Çalışma yaşamındaki etkinliklerin belirli bir hedef doğrultusunda yürütülmesi gerektiğinden, motivasyon işletmeler için üzerinde en fazla durulan konulardan biridir.
İş yaşamı için motivasyon çalışanla çalıştıran arasındaki etkileşimsel bir durumdur. Bu bakış açısından motivasyon, çalışanların işe başlamalarını, işe devam etmelerini ve görevlerini istekle yerine getirmelerini sağlayan güç ve mekanizmaların tümü olarak algılanabilir. Her davranışın başlamasını sağlayan bir amaç ve istek vardır. Amaçlara varmak için kişinin isteklerinin karşılanması gerekir. İnsan, iç dünyasına uygun ve kendine göre çizdiği amaçlarına beklentilerini karşılayacak cevaplar alması halinde ulaşır. Aksi durumlarda egonun savunma mekanizmalarından birine (itilme, yüceltme, telâfi, inkâr vb.) başvurarak kendini rahatlatır ki bu hiçbir zaman bireyin beklentisine alacağı gerçek cevap kadar doyum sağlamaz.
Motivasyon aşağıda sıralanan dört aşamayı içeren bir döngü oluşturur:
Bu döngünün birinci aşamasında görülen ihtiyaçların arkasında yatan neden güdüdür. Böylece meydana gelen davranış hedefe öncülük eder. Hedefe ulaşıldığında ihtiyaç hiç değilse geçici olarak, giderilir. İnsanda bir hedefe ulaşmak üzere başlayan etkinlikler sürecinde fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlar söz konusudur: açlık, susuzluk, cinsellik gibi fizyolojik; sevgi, başarı, statü gibi psikolojik ihtiyaçlar. İleride ele alacağımız bu konuları daha iyi anlamak için motivasyonun oluşumundaki süreçleri anlamaya çalışalım. Çeşitli aşamaları içeren bu süreçler şöyledir:
Bu aşamalara kısaca göz atalım:
İnsan bir hedefe yönelik hareket eder. Hedef çevresel faktörler tarafından ya da kişinin kendisi tarafından belirlenir. Bir hedef belirdiğinde, insanı harekete iter. Hedef ister diş kaynaklı ister iç kaynaklı olsun, insanın vücudunda buna yönelik hareketini sağlayacak enerji üretilir. Enerjinin üretilmesi harekete geçmek için yeterli değildir. İçten gelen bir itme gücüne ihtiyaç vardır. Bu itme gücü çeşitli nedenlerle farklı dozlarda oluşur. İnsandan insana ve insanın çeşitli konumlarına göre değişir.
Örneğin bir üzüm asmasının altından geçiyorsunuz. Tepenizde olgunluktan şeffaflaşmış koca bir üzüm salkımı adeta “beni ye!” dercesine size bakıyor. Gözleriniz bu görsel imgeyi beyninize ulaştırıyor. Salkımdan bir tane koparmak istiyorsunuz, Bu hareketiniz için gerekli olan hedeftir. Vücudunuzda salkıma elinizi uzatmak üzere enerji üretiliyor. Bu enerjiyle hareketi başlatan bir dürtü oluşuyor. Dürtü sizin salkımdan bir tane üzüm koparmak üzere hareketinizi başlatan motivasyondur.
İçte oluşan dürtü hem hareketin başlamasında hem de harekete yön verilmesinde rol oynar. Dürtü ilgiyle beslenir. İlgi aynı zamanda dürtünün şiddeti konusunda da rol oynar. İlgi, kişinin içinde yaşadığı kültür, eğitim, içsel eğilimlere, kişiden kişiye ve farklı dönemlere göre değişir.
Koparmayı hedeflediğiniz üzüm tanesi için hareket ediyorsunuz. Eliniz hareket ederek salkıma doğru yöneliyor.
İstenen hedefe doğru hareket ederek onu başaran kişinin beyninde ödül merkezi uyarılır ki bu da haz verici kimyasal maddenin salgılanması yönünde o salgı organını tetikler. Ayrıca dürtünün karşılanmasının getirdiği pozitif geri bildirimler de doyumu tetikler.
Eliniz üzüm tanesine ulaştığında, taneyi kopardığınızda ve ağzına attığınızda kademe kademe elde edilen başarma duygusu mutlu olmanızı sağlar. Üzümü yeme duygusunun tetiklediği iştahınız tatmin edilmiş, fizyolojik ve psikolojik doyum sağlanmıştır.
İnsan, deneyimlerinin kazandırdığı pozitif duyguyu yeniden yaşamak için yaptığı hareketi tekrarlamaya yönelir. Hedef elde edildiğinde duyulan başarı duygusu pozitif geri bildirim oluşturur. Buna karşılık ulaşılan hedef beklentilere cevap vermezse ortaya çıkan negatif duygular hareketin durdurulmasına ya da kişinin başka davranışlara yönelmesine neden olur.
Örneğimizde, kişi salkıma ulaşıp kopardığı taneyi ağzına attığında görsel imgenin beyinde yarattığı üzümün tadının güzel olduğu bilgisi ağızdaki tükürük bezlerini tetiklemiş, kişinin tükürük salgısı artmış ve iştahı kabarmıştır. Fakat hedef elde edildiği zaman bu beklentilerin aksine üzüm çok ekşi ya da acıysa, beklentideki güzel duygular silinir; ağız kasları büzülür; yüz buruşur. Bu negatif geri bildirim üzüm salkımı koparmaya yönelik hareketi motive edici duyguları söndürür.
Motivasyon süreli ya da anlık olabilir. Yukarıda verilen örnekte dışardan gelen uyaranın tetiklediği bir motivasyon örneği gördük. Aynı örnek için süreli motivasyonun oluşmasını şöyle açıklayabiliriz: Diyelim ki kişi asma bahçelerinin olduğu bir yerde büyüdü ve asmadan üzüm koparmayla ilgili birçok pozitif ya da negatif anıya sahip. O zaman üzüm asmasını görmeden de (resmini görse, üzümden bahsedilse vb.) onu hayal edebilir ve üzüm asmalarının olduğu yere gitme hareketini başlatabilir. Bir başka deyişle pozitif koşullanmaların süreli motivasyona yol açtığını söyleyebiliriz.
Eğer iyi bir konuşmacı olmak istiyorsanız üslubunuzu geliştirme ve üslup çeşitleri konusuna kafa yormalısınız. Her…
Etkili konuşma yapabilmenin temel kurallarından birisi konuşmanızı eğlenceli hale getirmektir. Eğer dinleyicilerinizin verdiğiniz mesajı en…
Etkili bir konuşma yapabilmek için dinleyicileri ikna etme ve konuşmayı sonlandırma konularına fazlasıyla önem vermelisiniz.…
Yöneticiler hem kendilerinin hem de kurumlarının başarısı için zaman yönetimi konusunda ustalaşmalıdır. Yöneticiler için zaman…
Bir konuşmanın etkili olabilmesi, konuşmaya nasıl başlandığına bağlıdır. Güzel başlamayan bir konuşma genelde güzel devam…
Etkili bir konuşma yapmak için mutlaka bir hazırlık planı yapmalısınız. Konuşmacıları birbirinden ayıran en temel…