Fedakarlık İle İlgili Kısa Hikayeler
Aşırı fedakarlık, değiştirme gayretinin tam tersidir. Bu tür insanlar kendi istek ve arzularının dışında, başkalarının onlardan beklediği şekilde davranmaya çalışırlar.
Bu insanlar genelde çevreye uyumlu ve hatta iyi insan imajı verirler. Kendileri dışında herkesle barışıktırlar. Çoğunlukla patladıklarında da yıkıcı ve sert olabilirler.
Bazı eşler birbirlerine, çocuklarına ya da arkadaşlarına aşırı fedakarlık yapmaktadırlar. Ve sonuçta sonu bitmek bilmeyen şikayetler ve senin için saçımı süpürge ettim güzelliğim, gençliğim gitti, saçlarım döküldü şeklinde sızlanmalar su yüzüne çıkmaktadır.
Doğrusu, ölçülü olmak ve bir gün haşamıza kakılacak/ya da başlarına kakacağımız davranışlardan kaçınmaktır; dengeyi bulmaktır. … meli … cek … cak’lı konuşmak
Yanlış arkadaşlarımızdan birisi de …meli, …malı, …cek, … cak’lı konuşmaktır…. meli,… malı yaşamakçoğunlukla dertsiz başımıza dert almaktır. Dünyayı kendimize uydurmaktan ve kendi yeteneklerimizi gölgelemekten başka bir şeye hizmet etmez. Olayları olduğu gibi görebilmek, olayları istediğimiz gibi görebilmekten daha gerçekçi ve olgunca bir davranıştır.
Aşağıdaki konuşma örnekleri bunlara örnek verilebilir.
-> Her zaman başarmalıyım.
-> Her zaman yanımda olmalısın.
-> Bana ihanet etmemeliydi.
-> Hiç hata yapmamalıyım.
-> Mükemmel olmaya çalışmalıyım.
-> Herkes beni sevmeli ve saymalı
-> Kimse benim hakkımda konuşmamalı.
Fedakarlık İle İlgili Kısa Hikaye – Bir Annenin Fedakarlığı
Bebeğimi görebilir miyim?” dedi yeni anne. Kucağina yumuşak bir bohça verildi ve mutlu anne, bebeğinin minik yüzünü görmek için kundağını açtı ve şaşkınlıktan adeta nutku tutuldu! Anne ve bebeğini seyreden doktor hızla arkasını döndü ve camdan bakmaya basladı. Bebeğin kulakları yoktu. Muayenelerde, bebeğin duyma yetisinin etkilenmediği, sadece görünüşü bozan bir kulak yoksunluğu olduğu anlaşıldı.
Aradan yıllar geçti, çocuk büyüdü ve okula başladı. Bir gün okul dönüşü eve koşarak geldi ve kendisini annesinin kollarına attı. Hıçkırıyordu. Bu onun yaşadığı ilk büyük hayal kırıklığıydı; Ağlayarak “Büyük bir çocuk bana ucube dedi.”
Küçük çocuk bu kadersizliğiyle büyüdü. Arkadaşları tarafından seviliyordu ve oldukça da başarılı bir öğrenciydi. Sınıf başkanı bile olabilirdi; eğer insanların arasına karışmış olsaydı. Annesi, her zaman ona “Genç insanların arasına karışmalısın” diyordu, ancak aynı zamanda yüreğinde derin bir acıma ve şefkat hissediyordu.
Delikanlının babası, aile doktoru ile oğlunun sorunu ile ilgili görüştü; “Hiçbir şey yapılamaz mı?” diye sordu. Doktor “Eğer bir çift kulak bulunabilirse, organ nakli yapılabilir” dedi. Böylece genç bir adam için kulaklarını feda edecek birisi aranmaya baslandı. İki yıl geçti bir gün babası “Hastaneye gidiyorsun oğlum, annen ve ben, sana kulaklarını verecek birini bulduk ancak unutma bu bir sır” dedi.
Operasyon çok basarılı geçti. Yeni görünümüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal hayatında büyük başarılar elde etti. Daha sonra evlendi ve diplomat oldu.Yıllar geçmisti, bir gün babasına gidip sordu:
“Bilmek zorundayım, bana bu kadar iyilik yapan kişi kim? Ben o insan için hiçbir şey yapamadım. Bir şey yapabilecegimi de sanmıyorum” dedi. Babası, “fakat anlaşma kesin, şu anda öğrenemezsin, henüz değil.” Bu derin sır yıllar boyunca gizlendi.
Ancak bir gün açığa çıkma zamanı geldi. Hayatının en karanlık günlerinden birinde, annesinin cenazesi başında babasıyla birlikte bekliyordu. Babası yavaşça annesinin başına elini uzattı; Kızıl kahverengi saçlarını eliyle geriye dogru itti; annesinin kulakları yoktu.
“Annen hiçbir zaman saçını kestirmek zorunda kalmadığı için çok mutlu oldu” diye fısıldadı babası “..ve
hiç kimse, annenin daha az güzel olduğunu düşünmedi değil mi?”
Gerçek güzellik fiziksel görünüşe bağlı değildir,ancak kalptedir!
Gerçek mutluluk, gördüğün şeyde değil, asıl görünmeyen yerdedir.
Gerçek sevgi, yapıldığı bilinen şeyde değil, yapıldığı halde bilinmeyen şeydedir!”
Fedakarlık İle İlgili Kısa Hikaye – Mimar ve Kertenkele
Japon mimarlarından biri evini baştan aşağı yeniliyordu. Tamirat esnasında söktüğü kapılardan birinin duvarla irtibatlı bölümünde, iç kısmında, iki tahta arsında sıkışıp kalmış bir kertenkele buldu. Biraz daha dikkatle bakınca kertenkelenin canlı olduğunu fark etti. Onu oradan kurtarmaya çalışırken bu kez kertenkelenin bir ayağından duvara çivilenmiş olduğunu gördü.On yıl önce yapılan eve kapısı takılırken dışarıdan çakılan bir çivi, o an kapıyla duvar arasında bulunan kertenkelenin ayağına isabet etmiş olmalı diye düşündü Japon mimar.
Peki nasıl olmuştu da bu kertenkele, bir santim boyu bile kıpırdayamadığı bu karanlık duvar boşluğunda on yıldır canlı kalmayı başarmıştı?
Mimar, tamirat işlerini bir kenara bırakarak kertenkeleyi izlemeye başladı. Bu kertenkelenin sadece havayla beslenmediğine göre, bunca yıl yaşamını nasıl sürdürebildiğini merak ediyordu.
Bir süre sonra duvar boşluğunda bir hareket oldu. Japon mimar, nereden çıktığını fark edemediği başka bir kertenkelenin geldiğini gördü. Gelen kertenkele, yerinden kıpırdayamayacak halde olana ağzında yiyecek taşıyordu.
Bu kertenkele diğerinin belki annesiydi, belki eşi, belki de arkadaşı Kim bilir? Ama bilinene bir şey var ki aralarındaki güçlü sevgi, birinin bıkıp usanmadan diğerini hayatta tutabilmek için ona yiyecek taşımsına neden olmuştu.