Etkili Zaman Yönetiminin Önemi
Zaman nedir? Zaman yönetimi kavramı nasıl ortaya çıktı? Zaman yönetiminin hayatla bir bütün olarak bağlantısı ne? Bunlar kolay cevaplanacak sorular değildir. Muhtemelen etkili zaman yönetimi ve teknikleri hakkındaki diğer kitaplarda bu sebepten dolayı göz ardı ediliyorlar. Aynı hatayı yapmayalım. Zira, zaman yönetiminin tarih çerçevesi içerisindeki yerine göz atmak bize önemli fikirler verebilir.
Sizi, etkin zaman yönetimi hakkındaki düşüncelerinizi ve iddialarınızı tanımlamaya davet ediyor. Şuurlu bir şekilde elde ettiğiniz inançlarınız olarak değerlendirilebilirler mi? Bazılarının, bir geleneğin mirasçıları olduğumuz için ortak tarih ve kültür değerleri sayesinde edindiğimiz az çok şuur altından gelen düşünceler ve iddialar olduğu ortaya çıkabilir. Bu geleneği anlayabilir ve düşüncelerimizi sağlam temeller üzerine inşa edersek, bize çok yardımcı olacaktır.
Zamanı Tanıyarak İşe Başlayın
Zamanın devamlı ilerleyen bir şey olduğu hissi sadece insanlara özgüdür. Bildiğimiz kadarıyla hayvanlar bu gerçeği tecrübe edemiyor. Latince “vakit nakittir” anlamına gelen “termpus fugit” evrensel bir nakarat haline gelmiştir. Fakat gerçekte zaman nedir? Çok eski zamanların filozofları da bizim kadar zorlanmışlardı.
“Zaman nedir? Bu kavramı kim kolayca ve kısaca açıklamaya muktedir? Kim kendisiyle olan ilişkisini ifade edebildiği ölçüde zamanı bir düşünce sistemiyle kavrayabilir? Hayatımızın günlük akışı içinde zamandan daha iyi bildiğimiz ve tanıdığımız hangi şeyin ismini daha çok zikrederiz? Ondan bahsettiğimiz zaman onu anlıyoruz veya başkasıyla konuşurken ismini duyduğumuzda da anlıyoruz, Peki öyleyse zaman nedir? Eğer kimse sormazsa biliyorum; fakat bana sorma ihtimali bulunan birine açıklamaya kalktığımda, bilmiyorum!”
St. Augustine bu kelimeleri kâğıda döktüğünden beri pek de bir şey değişmedi.
Zaman derken neyi kasdettiğimizi hepimiz bilsek de ne olduğunu açıklayamayız. Filozoflar ve ruh bilimciler meseleye daha da yabancılar; spekülasyonları ve hesaplamaları konuyu gün ışığına daha fazla çıkarmaya yetmiyor. Başka birinden daha hızlı seyahat ediyorsanız zaman sizin için daha yavaş geçecektir. Eğer dünyanın etrafını yanınızdaki koltukta bulunan bir atom saati ile saatte 500 mil hızla döndüyseniz, başladığınız yere geldiğinizde saatiniz yerdeki bir ikizine göre on binde bir daha yavaş çalışıyor olacaktır.
Einstein’in izafiyet teorisi zaman boyutları ve uzayın ilişkileri hakkında oldukça fazla fikir üretilmesine yol açtı. Çok yüksek hızlarda zaman gerçekten de daha yavaş ilerler. Genel olarak günlük ihtiyaçlarımızı göz önüne aldığımızda, Einsteinin bu keşfinin zaman anlayışımıza pek katkı sağlamadı. Çünkü onun bu keşfi yaparken tasarladığı hızda seyahat edemiyoruz. Fakat Einstein zamanın gizemini daha da artırdı.
Zaman mefhumunu anlamaya en çok yaklaştığımız nokta onu uzay gibi bir boyut olarak görürüz. Nitekim, içinde değişikliklerin olduğu boyuttur. Değişikliğin miktarı korkunç derecelerde farklılık gösterir: Dağların oluşması ve tekrar ufalanıp yok olması milyonlarca sene alırken insanların hayatı on yıllarla sınırlı. Yaşadığınız süre boyunca zamanı hesaplamamız, insan olmamızdan kaynaklanan bir özelliktir.
Her ne kadar bir saatin 60 dakika, her dakikanın da 60 saniyeden müteşekkil olduğunu bilsek de zamanı algılamayız bu yönde. Bazen bu durumun farkına bile varmayız. Bazen çabuk, bazen yavaş geçer. Zamanın kendi psikolojisi vardır.
William Hazlitt, “Hiçbir genç bir gün öleceğine inanmaz demiştir.” Gençken insanda bir ölümsüzlük hissi olur; belki de gençler zamanı verimli kullanmak konusunda biraz mirasyedi gibi davranıyorlar; çok fazla zamanları olduğunu düşünüyorlar. Fakat can sıkıntısı ve vakti nasıl harcayacağını bilememek madalyonun öbür yüzüdür.
Hayat ilerledikçe zamanın aslında ne kadar önemli olduğunu fark ederiz. Bazı insanlara göre başka hiçbir şeyin önemi yoktur; bu bakımdan cimrileşirler. Fakat bazısında da zaman kavramı ağır basar. Zaman, hastanede yatan ve eve gitmeyi iple çeken yaşlı bir hastaya sonsuz gibi gelir. Fakat böyle birisi içinde sadece günler veya saatler söz konusudur. Zaman geceleyin, gündüze göre daha yavaş geçiyor gibi gelir bana; diş tabibinin koltuğunda oturup da hekimin gelmesini veya gelince koltuğu ayarlamasını beklemek gibi.
Başka illüzyonlar da var. Genel olarak, bir şeye gözümüzü dikip dikkatlice baktığımızda zaman ne kadar kısa ise o kadar uzun gelir. Söz konusu durum, acaba onu daha küçük birimler halinde hesapladığımız için midir? Ya da kısaca zamanın farkında olduğumuz ve onu her zaman hesapladığımız için mi?
Belirlenmiş bir faaliyet için ayrılan zaman adeta uçarak gider. İşte bu yüzden yaşlandıkça zaman hızlı akmaya başlar gibi gelir, seneler daha hızlı geçer, günler saatler gibi ve saatler dakikalar.. Tabii bu tez, meşgul bir insan olduğumuzu varsayarsak geçerlidir. Zaman yönetimi teknikleri ya da etkili zaman yönetimi konularının daha çok meşgul insanların dikkatini çekmesi kuvvetle muhtemeldir.