Topluluk Önünde Konuşma Heyecanı Nasıl Yenilir?
Topluluk önünde konuşma genelde heyecan yaratan bir durumdur. Ancak iyi haber bu heyecanı yenmenin mümkün olduğudur. Bu yazımızda iyi bir konuşmacı olabilmek için heyecanınızı nasıl kontrol edebileceğinizi öğreneceksiniz. Keyifli okumalar.
Heyecanla Baş Etmeyi Öğrenebilirsiniz
En iyi konuşmacılar, en iyi söz söyleyenler de yeni başladıkları zaman heyecan, korku duydular, utandılar, çekindiler. Demosten, Curran, Sheridan ve daha bunlar gibi ünlü bir konuşmacı olarak tanınmış pek çok kimse de başlangıçta heyecan ve korku duydular. Fakat siz bugün duyduğunuz heyecanı, bugünkü korkunuzu ve gücünüzü ölçmeye kalkmamalısınız.
Herkes ilk başladığı herhangi bir sporda acemidir. Denizde yüzmeyi ilk denediğinizde kendinizi güçlükle su üstünde tutabiliyordunuz değil mi? Boksa başladığınız zaman ilk önce adam akıllı dayak yediniz. Bisiklete binmeye kalkınca hemen yere yuvarlandınız. Bütün bunlardan daha doğal bir şey olamaz.
Biz bugün ne biliyorsak onların hepsini daha önceden öğrenmiş, sonra da uygulamaya kalkmışızdır. Daha küçük bir çocukken yürümeyi öğrendik. Yemek yemeyi, giyinmeyi, kısacası bugün bize gayet kolay ve gayet basit görünen ne varsa onları öğrenmeden önce yapamıyorduk.
Etkili konuşma ve hitabet teknikleri de topluluk önünde konuşma korkusunu yenmenize yardımcı olacaktır. Etkili bir konuşmacı olabilmek yazımızı okuyarak bu konuda daha fazla bilgiye ulaşabilirsiniz.
Pratik Yapmanın Önemi
“İnsan konuşmacı doğar, güzel söz söylemek öğrenilmez.” derler. Bu iddianın doğruluğu çok çok azdır. Kesin ve doğru olan bir şey varsa o da herkesin; bazı şeyleri gayet çabuk, bazı şeyleri de gayet yavaş öğrendiğidir, Aslında bizim içinde bazı şeyleri yapmak oldukça kolayken, bazı şeyleri yapmak da zor olabilmektedir. Tıpkı bunun gibi, bazı kimseler çok kısa bir zaman içinde gayet iyi konuşmacı olurlar, bazıları da uzun süre çalışıp çabaladıktan sonra ancak şöyle böyle bir konuşmacı olabilirler. En zeki, hatta dahi dediğimiz kimseler de aynı yoldan geçmek zorundadır. Onlarında çalışmadan, öğrenmeden, denemeden her şeyi yapabildiklerini zannetmek, her zaman düştüğümüz hatalardan biri olur.
Verdi bir müzik dehasıdır. Fakat buna rağmen ders almaya, armoni kurallarını öğrenmeye mecburdur. En güzel sesli şarkıcı Melba da şarkı söyleme konusunda bir deha idi. Fakat doğru dürüst şarkı söylemeden önce senelerce şan dersi alması gerekmişti. Turner de zeki bir ressamdı.
Fakat önce çizgi çizmeyi, resim yapmayı öğrendi. Genelde dahi dediğimiz, mesleğinde ilerleyerek başarıyı elde eden adam, yetenekli olduğu alanda senelerce çalışan, eğitim, gören kimsedir. Dünya onu eğitim sürecinde görmez. Ancak başarıyı yakaladıktan, çalışmasının meyvelerini verdikten sonra görür, değerinin büyüklüğü karşısında ona dahi der. Fakat bu deha gökten inmiş değildir.
Uzun yılların, tükenmez çalışmanın ürünüdür. Her şeyde asıl dikkat edilecek nokta, başlangıçtaki başarısızlıktan yılmamak ve bunu kesin ve sürekli bir sonuç gibi algılamamaktadır. Şundan kesinlikle emin olup kendi kendinize söyleyebilirsiniz, siz şimdikinden çok daha iyi söz söyleyebilirsiniz. Hatta belirli bir amaç uğruna çalışacak olursanız çok iyi bir konuşmacı olabilirsiniz.
Bunun için hemen, şimdiye kadar sizde kökleşmiş olan düşüncenizi değiştirin. Kendi kendinizin cesaretini kıracağınıza kendinizin başarılı olacağına inanınız. Sizi dinleyenlerin karşısında “nasıl söz söyleyeceğim” diye sıkılacağınız, boş yere heyecana kapıldığınız yere böyle dinleyiciler bulma fırsatından faydalanarak konuşma gücünüzü deneyin, her toplantıyı gelişme alanı gibi görün.
Biz size, bu heyecanın tamamen önüne geçeceğiniz sözü vermiyoruz. Bu nokta yanlış anlaşılmasın. Çünkü bu, bir karakter meselesidir. Ve karakter öyle kolay kolay değişmez, fakat bu karaktere hakim olmak, ondan nasıl faydalanılacağını öğrenmek mümkündür.
Birçok ünlü konuşmacı ve aktör de dinleyicilerin ve seyircilerin önüne çıkmadan önce sinirlidirler. Fakat sinirleriyle başa çıkmayı, heyecanlarına hakim olmayı öğrendikleri için bu heyecan onlara hiçbir zaman yarı yolda bırakacak kadar başarısızlık getirmez.
Heyecan ve Korkuyu Ayırt Etmek
Heyecan diş ağrısı, karın ağrısı gibi bazı bedensel rahatsızlıklara benzer. insan; dizlerinin bağının çözüldüğünü, ağzının ve boğazının kuruduğunu hisseder. Kalbi çarpmaya başlar. İçimize rahatsızlık, sıkıntı gibi garip bir his girer.
Bütün bu hisler, gayet doğaldır. Bunların hiç birinde bir gariplik yoktur. Çünkü bu saydıklarımız korkunun değişik versiyonlarının yansımasından başka bir şey değildir. Her tecrübesiz asker ilk savaşa girdiği zaman işte bunlar duyar. Fakat savaşa onuncu defa girdiği zaman bu korkuları yenmiştir. Çünkü birkaç tecrübe atlatmıştır. Heyecanın en büyük sebebi; acemiliği ve beceriksizliği zihnimizde hissetmekten başka bir şey değildir.
Acemi ve beceriksiz olduğumuz da kesinlikle doğrudur. Herhangi bir işte acemi olanlar kendilerine güvenemezler. Söz söylemeyi öğrenmemiş olan bir kimse de doğal olarak nasıl duracağını, nasıl nefes alacağını, ellerini nasıl kullanacağını, sesini nasıl çıkaracağını bilemez. Fakat bunları öğrendikten sonra yavaş yavaş bu acemilik duygusu kaybolur.
Başlangıçta çok acemi olan çırak birdenbire ustalaşır, yavaş yavaş güzel söz söylemenin zevkini ve şuurlu bir kendine hakim olma duygusunun sevincini duymaya başlar. Şimdi artık ne yapacağını, nasıl hareket edeceğini öğrenmiş ve çıraklıkla ustalık arasındaki farkı da görmüştür.
Korku ve heyecanı bundan başka yok edecek ilaç henüz keşfedilmemiştir. Eğer bu yoldan gitmeyip de başka çare arıyor ve onu bekliyorsanız böyle bir ilacı bulamayacaksınız. Sizi bu korku hastalığından kurtaracak böyle bir çare vardır diyen olursa ona inanmayın.
Korku, heyecan, sıkılganlık sizin henüz iyi söz söyleme sanatını öğrenmediğinizin birer kanıtıdır. Ve insan doğası, dinleyicileri korumak için acemi konuşmacılara işte bu korkuyu vermiştir. İyi söz söylemeyenleri her yerde ağızlarını açmadan alıkoyan, işte bu korku, bu heyecandır.
Heyecanı Tanımak
Başlangıçta ruhumuz da vücudumuz kadar iyi söz söyleme konusunda acemi olduğu için bu mesele biraz da ruhsaldır. Ruhsaldır diyoruz, çünkü her yeni şeyi tecrübe etmek insanı az veya çok heyecanlı kılar. Ve ilk zamanlarda zihin; söz söylerken en küçük ayrıntısına kadar, her cümleyle ayrı ayrı uğraşır. Kusurlarını görür, duyar.
Yüzlerce çift göz sizin üzerinize dikilmiştir. Sesiniz ne kadar yüksek, ne kadar anormal!.. Cümleleriniz arasında ölüm sessizliği var, Çünkü o cümleleri söylerken önemli bir dil bilgisi hatası yaptığınızın farkına vardınız. Pek tabii olarak da zihniniz bu yaptığınız hatadan sıkıldı.
Altı ay sürekli çalıştıktan ve denemeler yaptıktan sonra bu tarzda heyecanları hiç duymayacaksınız. Çünkü halk karşısında durmak ve konuşmak, onların üzerinde etkili olmak sizin için adeta doğal bir şey olacak. O zaman artık bütün bunlar bilinçaltı ve doğal bir şekilde yönetilecek. Her sanatta ve meslekte bu böyledir. İyi söz söylemek sanat da bunların dışında değildir. Elde edilecek her ustalığın ve tekniğin amacı, bizdeki yeteneği adeta otomatikleşecek kadar ortaya çıkarabilmektir.
Topluluk Önünde Konuşma Alıştırması
Öncelikle bir arkadaşınızın veya evde ailenizin önünde yüksek sesle okumayı deneyin… Okuyacağınız şey bir gazete, bir dergi veya bir kitap olabilir, Bunun hiç önemi yoktur. Hayatta konuştuğumuzdan biraz daha yüksek sesle, dikkatli, kesin ve canlı okuyunuz. Eğer şimdiye kadar hiç halk önünde söz söylemedinizse bundan daha iyi bir başlangıç olamaz. Çünkü böyle yüksek sesle okuyarak, kendi sesinizin tonuna ve nasıl çıktığına alışır ve cümleler arasındaki sessizliğin sizde bıraktığı sinirlendirici korkudan kurtulmuş olursunuz.