Sınavlarda Başarılı Olmak İçin “Keşke”siz Yaşayın
Gençlerin kendi aralarında sıkça kullandıkları bir cümle var ve bu cümle benim çok hoşuma gider. “Kendine iyi davran” diye. İşin aslına bakarsanız öğrenciler, endişe üretmek, kaygı üretmek ya da depresyona girmek için çok özel çaba içerisindeler. İnsanın kendisine verdiği tahribatı, kendisine yaptığı kötülüğü sanırım bir başka kimsenin yapması mümkün değildir. Nasrettin Hoca’nın neden bindiği dalı kestiğini ve bu espriyle bize neler vermeye çalıştığını sanırım şimdi çok daha iyi anlıyorsunuz.
İnsanın nasıl farklı bireysel zenginliklere sahip olduğunu fark etmişsinizdir. Bunu neredeyse hepimiz biliriz. Buna rağmen nedense kabullenmekte zorlanırız. Sonra da tutup, kıyaslama gibi ya da kendi
başarılarını beğenmeme, kendisini hor görme, başkasını kıskanma gibi negatif duygularla kendi iç barışımızı zedeleriz. Zedelenen iç barış, başarı ve kazanma cesaretimizi kırar; kaygı ve endişe duygularımızı tırmandırır; sonra da çalışmalarımızın ve iç barışımızın önünde sanal engeller oluşturur.
Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” sözüne isterseniz bir de bu açıdan bakın. İçerdi barış, dışarıda barış.
Zihnimizde barış, davranışlarımızda ve eylemlerimizde barış. Ne dersiniz bu değerlendirmeme? Eğer güzel diyorsanız o zaman O’nun şu sözünü de yine aynı perspektifle siz değerlendirin: “Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lâzamdır”
Peki, iyi ama bu iç barışı nasıl sağlayacağız kendi içimizde? Evet nasıl? Benim en çok sevdiğim soru edatı, bu edattır! Nasıl? Anne-babalara iletişimde ve davranış değiştirme sürecinde hep “Nasıl?” soru edatını kullanmalarını önermişimdir. Niçin mi? Niçin olacak, “Niçin”lerden uzak dursunlar diye.
Konuya tekrar dönmek gerekirse, size çok ilginç gelebileceğini tahmin ettiğim ve mantığını kavradığınız zaman hem kendinizin hem de birçok insanın davranış ve yaşantı modellerini çözümleyebileceğiniz bir örnek olay aktarmak istiyorum. Olay, NLP’nin kurucusu Richard Bandler’den. Bandler a yirmi kilo fazlası olan ve bu fazla kilolarını vermek isteyen bir kadın gelir. Aslında kadın geçmişte 20 kilo vermiştir ama koruyamamakta ve tekrar almaktadır. Richard, aşırı yemesine neden olan davranışın derin yapısını tespit için bilinçaltına iner. Tespit ettiği alt neden ise son derece şaşırtıcıdır.
Kadının evliliğini kurtarmak amacıyla aşırı yemeye yöneldiğini tespit eder! Ama nasıl? Peki, siz bu davranış ile bu düşünce arasında bir bağlantı kurabiliyor musuz? Evliliği kurtarmak ile aşırı yemeye yönelme arasında nasıl bir bağlantı var sizce? Bakınız bağlantı şurada.
NLP teknikleri ile kendinizi yönetmeyi öğrenerek “Keşkesiz” bir hayat sürebilir ve bunu hayatınızın bir çok alanında olduğu gibi sınavlarda başarılı olmak için de kullanabilirsiniz. NLP ve zihinsel imgeleme ile istediğiniz her alanda başarınızı arttırabilirsiniz. Bunun için https://www.sayginnlp.com/nlp-ile-zihinde-canlandirma-ve-imgeleme-teknigi/ yazımıza göz atabilirsiniz.
Kadının bilinçaltındaki olumlu niyetine göre eğer zayıflarsa, erkeklere çekici görünür ve çeşitli tekliflerle karşılaşabilir ve o zaman da evliliğinin tehlikeye girme düşüncesi vardır. Yani kadının fazla kilolara yönelmek istemesinin bilinçaltı düzeyinde, evliliği korumak gibi olumlu bir niyet vardı. Benim hayatımda ve düşünce dünyamda depremler oluşturan bir NLP ilkesini sizinle paylaşmak isterim. Der ki bu ilke, “Her davranışın altında bir olumlu niyet vardır.” Evet, her davranışın altında… Genel bir cümle… Her… Ders çalışanın da, sigara içenin de… Çocuğuna kızan velinin de.. Yukarıdaki örmekte olduğu gibi, ihtiyacı olmaksızın kendisini yemek yemeye zorlayan insanların da…
Her davranışın altında böyle bir olumlu niyet vardır.
Ders çalışıyorum… Niçin? Başarmak için… Sigara içiyorum.. Niçin? Rahatlamak için… (Rahatlamak için çok daha güçlü bir seçeneği bilinçaltına kabul ettirebilse, şüphesiz sigara içmekten vazgeçerdi.) Yine de sigara içene çok fazla dokunmayalım… Çünkü sayılı günleri var (!)
Bizim ya da diğer tüm insanların tüm davranışlarının altında kendileri için bir olumlu niyet olduğunu fark ettiğinizde sanırım hayatı yorumlamanızda ve insanlara bakışınızda büyük değişimler yaşayacaksınız. Kendinize bakışınız değişecektir.. Kendinize, hayata ve diğer insanlara geniş bir hoşgörü penceresinden bakmanız mümkün olacaktır. En önemlisi de kendinize…
Kendi düşünce ve duygu dünyasında çatışmaları bırakıp ateşkes ilan eden bir öğrenci, kaygılarından da, endişelerinden de olumsuz düşüncelerinden de sıyrılmasını başaracaktır.
Unutmayınız biz, her zaman ve her durumda kendimiz için en iyi olan seçeneği ortaya koyarız. İnsanlara da kendinize de kızmanıza gerek yok. Bize iyi davranmadıkları ya da daha iyi bir imkan sunmadıkları için hepimiz anne-babamıza kızmışızdır. Ama bilmelisiniz ki, onlar eğer daha iyi bir seçenek bulmuş olsalardı, şüphesiz onu gerçekleştireceklerdi.
Davranışlarını kontrol altına alan ve onları doğru değerlendiren birey, kendisiyle barışık olmanın adımını atmış demektir. Kendisiyle barışık olmak ve kaygılarından sıyrılmak isteyen bir öğrenci, “Keşke” siz bir hayata da adım atması gerekiyor. Yine o sihirli soruyu sorayım… Nasıl? Evet, “Keşke” siz bir hayat…
“Keşke” kelimesinden daha zararlı bir kelime/durum zarfı düşünemiyorum. İnsanın yaşama sevincini zedeleyen, insanın beyin hücrelerini tahrip eden ve insanın yaşam enerjisini tüketen bir başka
kelime var mı bilmiyorum. “Keşke” yi silin zihninizden ve literatürünüzden. “Keşke” siz bir hayata başlayın ama hemen.
Başarılı ve kaygıdan uzak bireylerin literatüründe böyle bir kavram yoktur, olmamalıdır.
Kendisiyle barışık öğrenciler, zamanlarını ve enerjilerini bu kavramla tüketmezler. Onlar güç ve yeteneklerinin farkındadırlar. imkanlarından haberdardırlar. Önündeki seçeneklere yönelerek, şikayet ve pişmanlıklarla boğuşmazlar. LGS / TYT/ AYT sınav sistemlerini ya da dünyayı değiştirmek yerine kendilerinde değişimler yaşama çabası içerisinde olur “Keşke” siz bir hayatı seçen öğrenci ve bireyler..
“Keşke” siz bir hayatı seçen bireyler, hayata umutla bakarlar. “Keşke” siz bir hayata adım atan öğrenciler, sınav kaygısı yaşamaksızın, sadece okudukları sorulara odaklanırlar. Ne eksik bıraktıkları konulara üzülür ne de ileri ki sayfalarda kendisini bekleyen soruların zorluk derecelerine. Çünkü “Keşke” siz bir hayatı tercih eden öğrenciler ve veliler, elde ettikleri sonuçları değerlendirdikten sonra, beğenmeyecek olurlarsa yeni alternatiflere yönelmesini bilirler.
Dilinizde, bilinçaltınızda ve hayatınızda ne kadar “keşke” varsa, hepsini Temel edasıyla dinamitleyin:
Yeni gelen vali, çevre köylerden birinde kan davası olduğunu öğrenir. Buna canı sıkılan vali çareler düşünür. Köyde adaleti sağlamak için Temel’i yanına çağırır. şöyle der:
“Bak temel, sen güçlü, akıllı, sözünü dinleten birisin.. Şu köydeki kan davasını bitirsen?”
“Temel, vali beyin iltifatlarına dayanamaz. Görevi kabul eder. Birkaç gün sonra valinin huzuruna gelmiş.”
“Sayın valim iş tamam.. Hepusinu vurdim.”
Seçeneklerinizin bol olduğu; önce kendinizle sonra tüm insanlarla ve yaratılmışlarla barış içerisinde bir ömür geçirmek sizin elinizde. Nasıl mı? Yunus edasıyla “Yaratılan, yaratandan ötürü hoş görün.”